Esnaf Lokantalarının Dayanılmaz Cazibesi
Ünlü restoranlar, gelen usta şefler, özel tarifler bütün bir yaz boyu gazetelerin magazin eklerini dolduruyor. Yiyecek, içecek sektörü her zaman hareket halinde gözüküyor. Oysa ki bu yazılan yazıları, fiyatları da dahil ederek, dikkatlice okursanız bir başka gerçeği daha fark ediyorsunuz. Kişi başına 2-3 lira hesap ödenerek kalkılan lokantalar sadece sezonluk çalışıyorlar. Lokantacılık zaten başta kira olmak üzere çok masraflı bir iş. Gelen “ünlü” şefi finanse etmek derseniz ayrı bir sorun. Türkiye’de dışarıda yemek yeme alışkanlığı deseniz çok az bir kesim ile sınırlı. Bu durumda uzun soluklu restoran çalıştırmak gerçekten zor iş. Bunu başaran bazı isimler var.
Bunlar yılların esnaf lokantaları. Çekirdekten yetişme aşçıları, bilinen menüleri ile yollarına devam ediyorlar. Köfteciler ve birkaç balık lokantasını da buna dahil edebiliriz. Bir sürü ünlü şefin yanına bile yaklaşamayacağı lezzette nohutlu pilav yapan sokak satıcıları var bu memlekette. Ve sokak lezzetleri denince bir numara olan kokoreçi ünlü restoranlarda asla o kıvamda bulamazsınız. Okullardan yetişen, emek veren insanlara tabii ki saygı duyulur ama sokak lezzetlerinin de ayrı bir duruşu var. Okullu aşçılar için sunum her şeyden önce geliyor. Bu günümüzün her şey reklam anlayışına uygun bir şey. Oysa işin özü yemeğin lezzeti. Bir esnaf lokantasında kepçenin doldurulup tabağa konması sonucunda yiyeceğiniz ve yıllardır incik kebabı olarak bildiğiniz nefis et yemeğinin adını İtalyanca’dan bulup koymak ve tabağını 7 liraya vermek sonuçta kelimenin tam anlamıyla “sökmüyor.”